Cilt 1 Sayı 1 (Mart 2024)

Sayı Bilgileri

Volume 1 Issue 1

ss. i - vi

Özet

Anahtar Kelimeler:

Orjinal Araştırma Makaleleri

BRITISH POLICY DURING THE ITALO-TURKISH WAR (1911-1912) AND REACTIONS OF INDIAN MUSLIMS

Yasemin KUTLU YÜRÜK

ss. 1 - 13

Özet

The beginning of the 20th century brought major problems for the Ottoman Empire both internally and externally. The first serious foreign issue faced by the Union and Progress Party, which came to power with the abolition of Sultan Abdülhamit II, was the 1911 Italo-Turkish War. Tripoli, the last territory of the Ottoman Empire in North Africa, became the target of Italians who wanted to take part in the race for colonialism. While European states remained silent about the Italian invasion in order not to disrupt the balance of power, Indians openly supported the Ottoman Empire. In this article, the material and moral aid provided by Indians to the Ottoman Empire is discussed. In addition, the va- lidity of the Pan-Islamism policy was discussed by analysing the reasons why the British government did not support the Ottoman Empire despite the demands and pressures from the Indian people.

Anahtar Kelimeler: 7e Ottoman Empire, Indian Muslims, Britain, Italy, 7e Italo-Turkish War

ULUSLARARASI SİYASETİN ODAĞINDAKİ KITA: AFRİKA’DA 2022 SEÇİMLERİ ÜZERİNE GENEL BİR DEĞERLENDİRME

Cihan DABAN

ss. 15 - 26

Özet

Bu çalışma, Afrika kıtasında 2022 yılında gerçekleşen seçimlere odaklan- mıştır. Seçimler başkanlık, parlamento ve referandum olmak üzere üç katego- riden kaleme alınmıştır. Kıtadaki her ülkenin seçim takvimi farklı olduğun- dan 2022 yılında gerçekleşen 9 ülkenin seçimleri analiz edilmiştir. Bu seçimler analiz edilirken bir önceki seçimlere de değinilmiş ve karşılaştırmalı bir seçim analizi yapılarak bir sonraki seçimlere yönelik tahmini bir değerlendirmede de bulunulmuştur. Bu değerlendirmeler doğrultusunda, seçimlerin yapıldığı ülke- de (seçim dönemlerinde) halkın ne tür tercihler yaptığını ve iktidar partilerinin ne kadar oy alarak iktidara geldiğini ortaya koyan bu çalışma, uluslararası siya- setin odağındaki Afrika kıtasının 2022 seçimlerini incelemiştir.

Anahtar Kelimeler: Afrika Kıtası, Seçimler, Halk, 2022

RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI’NIN AVRUPA BİRLİĞİ ENERJİ POLİTİKALARINA ETKİSİ

Merve Suna ÖZEL-ÖZCAN & Ezgi ŞAHİN

ss. 27 - 43

Özet

Enerji konusu şüphesiz pek çok devlet açısından günümüzde hayati öneme sahiptir. Bu bağlamda çalışmanın inceleme alanı olan AB ve Rusya Federasyo- nu’nun enerji konusundaki ilişkilerinin önemi de hayati sayılabilecek bir nok- tadadır. Özellikle Avrupa Birliği ve Rusya Federasyonu ilişkilerinin temelini enerji ticareti oluşturmaktadır. Avrupa Birliği üye devletleri bağlamında enerji özellikle gelişen sanayisinin enerjide büyük oranda dış ithalatçı olan Rusya’ya bağımlılığı ortadadır. Fakat bu ilişki esasında karşılıklı bir bağımlılık da sun- maktadır. Avrupa Birliği güvenilir enerjiye bağımlılığı nedeniyle süreklilik arz eden bir arayışta iken Rusya ise ucuz petrol ve doğal gazı Avrupa’ya ihraç et- mekte ve bunu bir dış politika aracı haline getirmektedir. Nitekim Rusya’nın tarihsel, siyasi ve kültürel geçmişi bulunan Ukrayna ile ilişkileri enerji konu- sunda Avrupa Birliği ile ilişkilerini değiştirmiştir. 2022 yılı Şubat ayında Rus- ya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasının akabinde Avrupa Birliği, enerji ortaklarını çeşitlendirme ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmiştir. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın, Avrupa’da yarattığı enerji krizi karşısında AB bir dizi stratejiyi gün- demi oluştururken bu şekilde enerji bağımsızlığını sağlama amacındadır. Rus- ya’ya karşı uygulanan yaptırımlar ile de Rusya’nın dış politikada enerji kozunu sınırlama yoluna gitmiştir. Bu kapsamda çalışma güncel veriler ve gelişmeler ekseninde Avrupa Birliği’nin Rus enerjisi bağımlılığı ve aynı zamanda Rusya’ya uygulanan enerji yaptırımları analiz etmeyi hedeflemektedir.

Anahtar Kelimeler: Rusya-Ukrayna Savaşı, REPowerEU Planı, AB Enerji Platformu, Değişen Dünyada AB Dış Enerji Stratejisi

TERÖRÜN KÜRESELLEŞMESİ: EL-KAİDE VE IŞİD TERÖR ÖRGÜTLERİNİN BENZERLİK VE FARKLILIKLARI

Said OKTAY

ss. 45 - 56

Özet

ABD’deki 11 Eylül terör saldırıları, terörizmi uluslararası gündemin en üst sırasına taşımakla kalmayıp aynı zamanda terörizm çalışmalarına olan ilgiyi artırmıştır. Bu saldırıları gerçekleştiren El-Kaide gibi cihatçı örgütler üzerine birçok çalışma yapılmıştır Bu makale, önde gelen dini motifli terör örgütleri olarak El-Kaide ve IŞİD arasındaki benzerlikleri ve farkları göstermeye çalış- maktadır. Makalede, bu dini motifli örgütlerin güçlü benzerliklerine rağmen, bütünüyle özdeş olmadıklarını ve farklılıklarının keskin ve keskin olmayan yanlarını göstermeye çalışılmıştır. Bu çalışmada, aktörlerin ideoloji, amaç ve strateji kategorilerinde benzerlikleri ve farkları, temel kaynaklar üzerinden ana hatlarıyla analiz edilmektedir. “El-Kaide; ideolojik ve örgütsel yapısı ve gerçek- leştirdiği eylemlerin kapsamı ile global bir terör örgütüdür. El-Kaide, 11 Eylül saldırılarıyla uluslararası gündeme gelmiş ve din temelli terörizm dalgasının ilk ve belirgin örneği olarak kabul edilmiştir. El-Kaide, İslam motifli ideolojiye dayanan bir örgüt olarak ortaya çıkmış ve bu ideolojiyi kullanarak küresel terör eylemleri gerçekleştirmiştir. IŞİD ise daha sonraki dönemde ortaya çıkmış ve El-Kaide benzeri bir ağ yapısını aşarak kendine özgü bir “devlet” benzeri yapı- lanma kurmuştur. IŞİD, Irak ve Suriye’de toprak kontrolü sağlamış ve bu böl- gelerde bir “devlet” oluşturma hedefi gütmüştür. Bu durum küresel terörizmin dönüşümünün bir göstergesidir, çünkü IŞİD hem geleneksel terör eylemleri gerçekleştirmiş hem de devlet benzeri bir varlık inşa etme yolunda ilerlemiştir. Bir başka deyişle El-Kaide küresel terörizmin başlangıç dönemine ait sembolik bir örnek olmuş, IŞİD ise küresel terörizmin geldiği noktayı göstermiştir. Bu iki örgütün farklı stratejileri, hedefleri ve benzerlikleri, küresel terörizmin yaşa- dığı değişimi daha iyi anlamamıza yardımcı olmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Terörizm, EL-Kaide, IŞİD, Ortadoğu, Afganistan

ROUSSEAU’NUN EGEMENLİK KURAMI BAĞLAMINDA SİVİL DİN TASARIMI

R. Burçin YAVUZ

ss. 57 - 69

Özet

Rönesans’tan itibaren insanın özne haline gelerek siyasetin aşkınlıkla bağı- nın kesilmesine giden süreçte, toplumsal birliğin sağlanabilmesi için farklı tür- den bir bağ arayışı söz konusu olmuştur. Bu noktada egemenlik kavramı dev- reye girmiş, devletlerin ihtiyaç duyduğu toplumsal bağı sağlamak egemenlikle ilgili hale gelmiştir. Egemenlik kavramı ile farklı türden bir aşkınlığın yeniden tesis edildiğine yönelik görüşler de mevcut olmakla birlikte, kesin olan bir şey vardır ki ulusal egemenlik sayesinde artık öyle ya da böyle halkın iktidarı be- lirleyebileceği bir sistem söz konusudur ve bunun insanlık tarihi için büyük bir kazanım olduğu ortadadır. Bu kazanımın elde edilmesinde büyük paya sahip bir düşünür olan Rousseau, kuramsal modeliyle halk egemenliğine dayanan bir sistem geliştirmiştir. Egemenlik kuramı doğrultusunda, Rousseau’nun üzerinde durduğu temel problemlerden biri toplumsal düzenin sağlanmasıdır. Rousseau tarafından toplumsal düzenin sağlanmasına bu denli vurgu yapılmasının temel nedenlerinden biri toplumu oluşturan insanların aynı zamanda hem birey hem de yurttaş olarak ikili varlığa sahip olmalarıdır. Bu bağlamda bireysel irade- ler özel çıkarları doğrultusunda toplumsal bağın oluşturulmasına engel teşkil edebilirler ki bu da egemenliğin genel iradeyi bir toplumsal sözleşme etrafında mümkün kılmasının önüne geçer. Bu durumda bireylerin yurttaşa dönüştürü- lerek mümkün olduğunca toplumsal bağlılıklarının artırılması gerekmektedir. Toplumsal bağlılık, ancak pozitif yasalara yön veren akılla, insani birtakım duy- guların da birlikteliği sayesinde artırılabilir. İşte sivil din tam da bu hususta, yurttaşlar arasında bir duygudaşlık yaratabilmek amacıyla Rousseau tarafından ortaya atılmıştır. Sivil dinin “dogmaları” bir toplumsal aidiyet oluşturulmasına hizmet eder ve bireylerin kişisel inançlarına hoşgörü temelinde yükselir. Yani Rousseau’nun sivil dininin ilkeleri, dinin siyaseti belirlediği bir teokratik yöne- timle ilgili olmaktan çok uzaktır. Aksine siyasetin dini belirlediği bir kuramsal çaba söz konusudur ki bunun da Rousseau’nun egemenlik kuramını tamamla- dığı görülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Sivil Din, Egemenlik, Rousseau, Genel İrade, Toplumsal Bağ

SÜVEYŞ KRİZİ’NİN ÇÖZÜLMESİNE İLİŞKİN İKİ SÜPER GÜCÜN İŞBİRLİĞİ YAPMASINDA ULUSAL ÇIKARLARIN ROLÜ

Hatice BEKAR

ss. 71 - 85

Özet

Soğuk Savaş döneminde önemli bir etkiye sahip olaylardan biri Süveyş Krizi’dir. Süveyş Kanalı, dünya ticareti açısında değerli noktalardan biri ola- rak devletlerin ekonomik kazançlarına katkı sağlıyordu. 1956 yılında Mısır’da yaşanan darbeden sonra yükselen Arap milliyetçiliği ile Mısır’ın yönetim şek- linin değişmesi Süveyş Kanalı’nın millileştirilmesine zemin hazırlamıştır. Ce- mal Abdül Nasır’ın Batı’dan uzaklaşması ve Sovyetler Birliği ile temaslarının başlaması Batılı devletleri rahatsız etmiştir. Süveyş Krizi’nin nedenlerinden biri de Asuan Barajı ile ilgili projede yaşanan anlaşmazlıklardan sonra Nasır, 1956 yılında Süveyş Kanalı’nı millileştirmiştir. Bu kararı şaşkınlıkla karşılayan İngil- tere, Fransa ve İsrail ittifak kurarak askeri harekat başlatmıştır. Süveyş Krizi’nin yaşanmasıyla beraber Soğuk Savaş’ın iki tarafı olan Amerika Birleşik Devlet- leri (ABD) ve Sovyetler Birliği sorunun çözümüne ilişkin politikalar üretmeye başlamıştır. Her iki süper güç, kendi çıkarlarını göz önünde bulundurarak krizi çözmek için hareket etmiştir. İngiltere, Fransa ve İsrail tarafından kurulan it- tifakın Kanal Bölgesi’ni işgal etmesi iki süper güç tarafından kınanmıştır. İki süper güç krizi sonlandırmak için Birleşmiş Milletler’de ortak pozisyon alarak işbirliği doğrultusunda davranmışlardır. Ortak bir şekilde hareket edilmeme- si, üçlü ittifakın geri çekilmemesi ve Sovyetler’in Batı’ya yönelik nükleer silah tehdidi üçüncü bir dünya savaşına sebep olabilirdi. ABD ve Sovyetler Birliği kendi ulusal çıkarları yönünde hareket ederek Süveyş Krizi’nin devam etmesini engellemişlerdir. İki süper gücün ortak bir şekilde krizi çözmesi ile beraber Mısır’ın egemenliğini savunmaları sonucunda Süveyş Kanalı Mısır’ın elinde kalmıştır. Bu çalışmada liberalizm ve neorealizm teorileri çerçevesinde bu ortak pozisyonun nedenleri anlaşılmaya çalışılacaktır. Ayrıca çalışmada Süveyş Kri- zi›nin çözülmesinde ulusal çıkarlar doğrultusunda iki süper gücün işbirliğine gitmelerinin nedenleri tartışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Neorealizm, Liberalizm, Süveyş Krizi, Ortak Çıkar, Ulusal Çıkar

ÜLKE RAPORLARI IŞIĞINDA KARADAĞ’IN AVRUPA BİRLİĞİ ENTEGRASYONU: KARADAĞ TAM ÜYELİĞE YAKLAŞIYOR MU UZAKLAŞIYOR MU?

Zeynep PARALI

ss. 87 - 108

Özet

İstikrar ve Ortaklık Süreci kapsamında Karadağ ve Avrupa Birliği arasında- ki ilişkiler esasen Temmuz 2001’de kurulmuş, Batı Balkan ülkelerinin Avrupa perspektifi 2003 yılında Selanik’te düzenlenen AB Zirvesi’nde teyit edilmiş ve Temmuz ayında Karadağ ile Avrupa Birliği arasında düzenli istişarelerin bir bi- çimi olarak Geliştirilmiş Yoğunlaştırılmış Diyalog başlatılmıştır. 21 Mayıs 2006 tarihinde Karadağ’ın bağımsızlığına ilişkin yapılan referandumun ardından ise Karadağ bağımsızlığına kavuşmuştur. Bağımsız Karadağ’ın uluslararası hukuka tabiiyeti, 28 Haziran 2006 tarihinde BM üyeliğine kabul edilmesiyle teyit edil- miştir. Bundan sonraki süreçte Karadağ’ın en önemli dış politika hedefi Avru- pa-Atlantik entegrasyonu olmuştur. Haziran 2007’de Avrupa Birliği (AB) ve üye devletleri, bağımsız egemen bir devlet olarak Karadağ ile ilişkilerini geliştirme kararı almış, Ekim 2007’de Karadağ ile Avrupa Birliği arasında İstikrar ve Or- taklık Antlaşması imzalanmıştır. 2008 yılında AB’ye tam üyelik başvurusu yapan Karadağ, 2010 yılında adaylık statüsü elde etmiş ve Haziran 2012’de ise tam üye- lik müzakereleri resmen başlatılmıştır. Ancak tam üyelik söz konusu olduğunda Avrupa Birliği’nin aday ülkelerden iç siyasi engelleri ortadan kaldırma, reformları hızlandırma ve komşularla olan ihtilafları çözme gibi birtakım beklentileri bu- lunmaktadır. Gelinen noktada Karadağ’ın diğer Batı Balkan ülkelerine nazaran komşularıyla görece daha az sorun yaşasa da ülkede halen yolsuzluk ve örgütlü suçlarla mücadele, demokratikleşme gibi konulardaki reformlarda başarısızlıkla- rın olduğu görülmektedir. Bunlar da tam üyeliği geciktirecek etkenler arasında sı- ralanabilir. Çalışmanın asıl hedefi, Karadağ’ın AB ile tam üyelik müzakerelerine başladığı 2012’den bu yana AB’ye tam üyelik yolunda ne denli ilerleme kaydettiği sorusuna bir yanıt aramaktır. Avrupa Komisyonunun yayınlamış olduğu Ülke Raporlarının da bu çalışmaya ışık tutması beklenmektedir.

Anahtar Kelimeler: Batı Balkanlar, Karadağ, AB Entegrasyonu, İlerleme Raporları

Vaka Raporu

BÜLENT ATASEVER, DİNÇER ALPTEKİN, DOÇ. DR. LEVENT ERSİN ORALLI, GÖNÜLLÜ GERİ DÖNÜŞ SURİYE RAPORU

Berfin Güneş ŞAHİN

ss. 109 - 117

Özet

Bülent Atasever 1977 yılında Ankara’da doğdu. Kamu Yönetimi bölümü mezunu olan yazar, yüksek lisansını Uluslararası Güvenlik ve Terörizm üzerine tamamlamış- tır. Özellikle Suriye iç savaşının başlamasıyla birlikte sınır bölgelerinde oluşan göç akını boyunca, gerek Birleşmiş Milletler organlarında, gerekse farklı sivil toplum ku- rumlarında başta insani yardım programları olmak üzere çalışmış, halen göç ve sınır güvenliği alanında farklı çatışma bölgelerinde araştırmalarını sürdürmektedir.

Dinçer Alptekin 1977 yılında Ankara’da doğdu. Hukuk Fakültesi mezunu olan yazar, avukatlık mesleğini halen Ankara’da icra etmektedir. Suriye krizinin patlak vermesi ile faaliyetlerini Uluslararası Göç ve Mülteci hukuku alanında yoğunlaştı- ran yazar, özellikle sivil toplum alanının hukuki boyutundaki çalışmaları ile tanın- maktadır.

Doç Dr Levent Ersin Orallı, Gazi Üniversitesi’nden mezun oldu. Ankara Üniver- sitesi yüksek lisans, Gazi Üniversitesi’nde doktora çalışmalarını tamamladı. Kopen- hag Üniversitesinde (University of Copenhagen) bilimsel çalışmalar yürüttü. 2005 yılında Gazi Üniversitesi’nde akademik hayatına başladı. 2010 yılında Doktorasını tamamladıktan sonra çeşitli kitap ve dergilerde Kamu Hukuku, Devletler Hukuku, İnsan Hakları Hukuku, Türk dış politikası, demokrasi ve sivil toplum konularını işle- yen Türkçe ve İngilizce makaleleri bulunan Levent Ersin Orallı, çok sayıda televizyon ve radyo programında güncel hukuksal ve siyasi süreçlerle ilgili değerlendirmelerde bulunmaktadır. Levent Ersin Orallı, ülke çapında faaliyet gösteren çeşitli dernek ve vakıflarda yöneticilik yapmaktadır, aynı zamanda Ankara Hacı Bayram Veli Üni- versitesi’nde öğretim üyesi olarak kamu hizmetine devam etmektedir. İngilizce ve Danca bilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Gönüllü Geri Dönüş Suriye Raporu

Derleme Makaleleri

JOHN R. FAUST & JUDITH F. KORNBERG CHINA IN WORLD POLITICS (1995)

Sümeyye AKBULUT

ss. 119 - 125

Özet

John R. Faust, 1930 yılında Amerika’da doğmuştur. Akademik kariyerine 1960- 62’de Siyaset Bilimi alanında Doçent doktor olarak Southwestern Louisiana Üniver- sitesi’nde başlamış 1966’ya kadar Illinois Wesleyan Üniversitesi’nde devam etmiş ve aynı yıl Profesör unvanını almıştır.1988 yınıda Çin-Amerikan ilişkileri Danışmanı, 1993 yılında ise Bangkok’ta Kalkınma Yönetimi Enstitüsü’nde misafir Profesör ola- rak görev almıştır. Kitabın yayınlandığı yıl, Eastern Illinois Üniversitesi’nde Profesör olarak görevini icra etmiştir.
Judith F. Kornberg, lisans eğitimini Binghamton Üniversitesi’nde, yüksek lisans eğitimini ise Northwestern Üniversitesi’nde tamamlamıştır. 1990 yılında, doktora eğitimini ise Siyaset Bilimi alanında Connecticut Üniversitesi’nde tamamlamıştır. 1993 yılından beri Amerika’daki farklı üniversitelerde farklı görevler üstlenmiştir. Kornberg, 2022 yılı itibari ile Virginia Commonwelth Üniversitesi’nde geçici İdari Yönetici olarak görev almaktadır. Yayınları arasında, The Role of Biography in Chi- nese Political Analysis, Comprehensive Engagement: New Framework for Sino-A- merican Relations ve Rethinking Empowerment: Politcs, Strategies, and Women in the Developing World gibi kitap ve makaleleri mevcuttur. Çin ve Kadın çalışmaları üzerinde yazıları mevcuttur.
Birinci basım tarihi 1995 yılı olan ve John R. Faust ile Judith F. Kornberg ta- rafından yazılan “China in World Politics” başlıklı kitap, Lynne Rienner yayınevi tarafından basılmış ve dokuz bölüm ve 281 sayfadan oluşmaktadır. Soğuk Savaş’ın akabinde kaleme alınan kitapta, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden süreç,
19. yüzyıldaki Çin topraklarındaki Batılı mevcudiyetinden başlatılmıştır. Kitaptaki ilk bölümlerde Çin’in tarihi, dinamik yapısı ve siyasi durumu ele alınmıştır. Sonraki bölümlerde ise ÇHC’nin küresel güçlerle, komşularıyla ve uluslararası kuruluşlarla olan ilişkilerine odaklanılmıştır. Bu çalışmada yazarlar, Soğuk Savaş sonrası dönem- deki Çin’i ve uluslararası politikalarını ele alarak Çin’in yakın tarihini işlerken konu ile ilgili “Politika Seçenekleri” ile de gelecekteki muhtemel dış politika adımlarına yer verilerek bölümler sonlandırılmıştır. Politika Seçenekleri ile okuyucuya düşünme ve araştırma alanları tanıması ile kitap Çin hakkında yazılmış diğer kitaplardan farklılık göstermektedir. Bu noktada kitap okuyucunun zihninde Çin hakkında yeni sorular canlandırarak dinamik bir okuma sunmaktadır. Günümüz Çin’in dış politika- daki adımlarını değerlendirirken Çin’in siyasi yapısı ile birlikte kültürel kodlarınında yorumlanması gerekmektedir. Bu kitap ise Çin hakkında yapılabilecek yorumlara ve değerlendirmelere güzel bir zemin hazırlamaktadır.

 

Anahtar Kelimeler: John R. Faust, Judith F. Kornberg, China In World Politics

Kitap İncelemesi

DANGEROUS GIFTS: IMPERIALISM, SECURITY, AND CIVIL WARS IN THE LEVANT, 1798-1864 (2021)

Merve Mesçioğlu FEDAİ

ss. 127 - 137

Özet

Ozan Ozavci (MA, PhD Manchester) has a background in political science, inter- national relations and intellectual history. Ozavci is Assistant Professor of Transimperi- al History at Utrecht University, and associate member at the Centre d’Études Turques, Ottomanes, Balkaniques et Centrasiatiques in Paris. To this date, Dr Ozavci has con- ducted research in more than forty archives in Europe, Russia, the United States and the Middle East, which include the archives of major oil companies (e.g. Shell in The Hague), transimperial banks (e.g. the Imperial Ottoman Bank), museums (e.g. The Hermitage in Saint Petersburg) as well as private collections (e.g. Calouste S. Gul- benkian archives in Lisbon). Following the completion of his titled Dangerous Gifts: Imperialism, Security, and Civil Wars in the Levant, 1798-1864 (Oxford University Press, 2021), he’s currently finalizing his third monograph (provisionally titled The Se- crets of Pera, under contract with Bloomsbury, 2022) that looks into the two Istanbul embassies of the Scottish diplomat Sir Robert Liston. In addition to these, Ozavci is co-convener of the Lausanne Project and the Security History Network.

Anahtar Kelimeler: Dangerous Gifts, Imperialism, Security, and Civil Wars In The Levant, 1798-1864

Tüm Sayılar

Cilt 1